Kent Suru

2006 yılında yerleşim bölgelerini belirlemek amacıyla kazılmaya başlanmış olan; Yamaç Ev sektörünün yaklaşık 150 metre batısında bulunan kent suruna ilişkin önemli bilgiler elde edilmiştir.

Sur Sektörü

Yamaç Ev sektörünün yaklaşık 150 metre batısında; Karakazan deresinin (diğer adı ile Kundakçınar) yaklaşık 40–50 m doğusunda ve Kaletaşı Tepesi'nin güneybatı eteğinde yer alan alan, 2006 yılında yerleşim bölgelerini belirlemek amacıyla kazılmaya başlanmış; MÖ 4. yüzyıla ait kent suruna ilişkin önemli bilgiler elde edilmiştir.

Kent Suru

Batısında yer alan Karakazan deresine kadar yaklaşık 20 m uzunluğundaki bölümü açığa çıkarılan kent surunun, dere kenarında 7.50 x 7.40 m ölçülerinde bir kule yaptıktan sonra güneye döndüğü görülür. 3.26 m kalınlığa sahip sur duvarı, yer yer on sırası üst üste korunmuş (3.00-3.25 m yükseklikte), dış yüzleri bosajlı dikdörtgen bloklar oluşturmaktadır. Bazı bölümlerde blokların yatay kullanılmasıyla güçlendirilen duvarın iç dolgusu moloz taşlardan oluşur. İç yüzündeki küçük bir bölüm haricinde, sur duvarının bir euthynteriası olmadığı, aksine blokların yamacın eğimine uygun olarak doğrudan toprak üzerine yerleştirildiği tespit edilmiştir.

Kent surunun hemen batısında, bugün Karakazan deresi olarak isimlendirilen derenin antik dönemde de bu yataktan aktığı, surun hemen dış yüzünde açığa çıkarılan kum ve çakıl tabakasından anlaşılır. Yaklaşık üç metrelik bir kum, çakıl dolgusu ve oldukça büyük kayaların varlığı, Karakazan deresinde antik dönemde zaman zaman taşkınların meydana geldiğine işaret etmektedir. Ayrıca, 2009-2010 kış döneminde yoğun yağışlar sonucunda bölgede meydana gelen sel, şehir savunmasında büyük önem taşıyan surun, Antik Çağ'da Karakazan deresinin oluşturduğu benzer su baskınlarına karşı set görevi de üstlendiğini düşündürür. Sur duvarının hemen dış yüzünde görülen kum ve çakıl tabakası da bu düşünceyi doğrular niteliktedir.

Kent suru, Karakazan deresine paralel olarak takip edildiğinde kulenin hemen güneyinde, sur duvarının kuzey-güney doğrultulu şekilsiz büyük boyutlu taşlarla örülmüş bir duvar olarak devam ettiği belirlemiştir. Yaklaşık olarak 5 m uzunluğundaki bir bölümü açığa çıkarılan bu duvarın, dış hattı büyük boyutlu şekilsiz taşlarla örülürken, iç dolgusunun sur duvarında olduğu gibi moloz taşlardan oluştuğu gözlemlenmiştir. Bu duvarın önünde (batısında) ise yine büyük boyutlu taşlarla yapılmış bir dolgu bulunmaktadır. Bu büyük şekilsiz taşlarla yapılmış duvarın kalınlığının, sur duvarı ile aynı olması ve bosajlı blokların hemen bitiminde başlaması duvarın, sur duvarının devamı olduğunu akla getirmiştir. Duvarın, sur duvarının kullanıldığı dönemde anî bir saldırı veya sel baskını sonucunda, bu alandaki tahribatın aceleyle kapatılmasına yönelik olarak buraya yapıldığı ve duvarı daha da güçlendirebilmek adına önüne taş yığılmış olduğu düşünülmektedir. Bu alanda ok uçlarının ele geçmesi bu tahribatın bir saldırı sonucu olduğu düşüncesini güçlendirmektedir.

Kule yapısının duvar işçiliği
Kule yapısının duvar işçiliği

Kule yaptıktan sonra, Karakazan deresine paralel olarak güneye, denize doğru devam eden sur duvarını takip amacıyla, 10 m güneyde açılan sondajda da sur duvarının kaba örgü şeklinde devam ettiği görülmüştür.

Hellenistik dönemde, hem Karakazan deresinin taşkınlarından şehri korumuş, hem şehrin savunmasına büyük katkı sağlamış olan kent suru, Roma Dönemi'nde kentin büyümesiyle birlikte kullanımını yitirmiş ve bölge yerleşim alanı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bu dönemde Sur Duvarı'nın kulesi üzerinde, surun duvarlarını mekan duvarı olarak kullanmış içinde ocak bulunan bir roma yapısı, doğuda MS 4. yüzyıla ait bir hamam yapısı, güneyde ise MS 4. yüzyıl başına tarihlenen mozaikli bir Roma evi tespit edilmiştir. Sur duvarı doğuda takip edildiğinde olasılıkla bu geç dönem tahribatı sırasında güneye doğru hafifçe kaydığı ve Roma hamamı altına girdiği anlaşılmıştır.

Hellenistik Dönem duvarlarıyla sur duvarının ilişkisi
Hellenistik Dönem duvarlarıyla sur duvarının ilişkisi

Roma hamam yapısının açığa çıkarılması için yapılan çalışmalarda, caldariumun (sıcak oda) tamamı açığa çıkarılmıştır. Toplamda 5.30 x 4.20 m ölçüye sahip olan caldarium, 0.70 m kalınlıkta iki duvar ile üç mekâna bölünmüştür. 1.50 x 4.20 m ölçüye sahip kuzeydeki ilk mekânın tabanı, sekiz adet devşirme sütun tamburu ve büyük su künklerinden oluşan destekler (pilae) tarafından taşınmaktadır. 2.80 x 4.20 m ölçülerindeki ikinci mekâna sıcak hava, mekân ayırma duvarına işlenmiş üç kemer vasıtasıyla iletilmektedir. Bu mekânın da tabanının benzer şekilde devşirme malzeme üzerine oturduğu anlaşılır. Yine üç kemer ile sıcak havanın ulaştırıldığı üçüncü mekân, 1.80 x 4.20 m ölçüye sahiptir. Orta mekânın doğusunda küçük bir piscina yer alır. Caldariumu güneyden sınırlayan duvar üzerinde sonradan örülerek kapatıldığı anlaşılan bir sıcak hava kanalı, hamama ait tepidariumun (ılık oda) güneyde olduğunun işaretini vermiştir. Caldariumun çevresinde yapılan çalışmalarda ise olasılıkla hamamla ilişkili pişmiş toprak su kanalları ve işlevi henüz tam olarak saptanamayan duvarlar ortaya çıkarılmıştır. Hamam kazısında ele geçirilen karışık malzeme hamamın ait olduğu dönem hakkında çok fazla bilgi edinilmesine yardımcı olmamakla birlikte, gerek duvarlarda ve gerekse de hypocaust sisteminde devşirme malzemenin yaygın olarak kullanılması Roma İmparatorluğu’nun gücünün azaldığı ve refah düzeyinin düştüğü MS 5–6 yüzyıla ait olduğu izlenimini uyandırmaktadır. Ayrıca hamam yapısının kısmen üstüne inşa edilmiş bazı geç duvarların da hamam yapısına zarar verdiği gözlenir.

MS 4. yüzyılda inşa edilmiş olan hamam yapısı.
MS 4. yüzyılda inşa edilmiş olan hamam yapısı.

Sur duvarının güneyinde ve geç dönem duvarlarının batısında erken tabakaları saptayabilmek amacıyla devam eden çalışmalarda, sur duvarının devrilen blok taşlarının güneyinde üst seviyelerde olasılıkla geç dönem yapılarına taban dolgusu oluşturmak amacıyla yapılan moloz dolgu ile karşılaşılmıştır. Daha alt seviyelerde ise az sayıda MÖ 4. yüzyıl buluntusu, Hellenistik malzeme ve sur içerisindeki Hellenistik dönem yapılarına ait mekân duvarları gün yüzüne çıkarılmıştır. Hellenistik yapı içinde yapılan sondajlar da en erken MÖ 5. yüzyıla ait malzeme ele geçmiştir.


Rabia AKTAŞ

Ege Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Klasik Arkeoloji Bölümü Doktora Öğrencisi

tr_TRTR